19 Aralık 2011 Pazartesi

PAT METHENY TRIO




Uzun zaman oldu; blogum için parmaklarımın klavyeyle buluşması. Bir şeyler bu sefer farklı gidiyordu; alışılmadık. İstemeden, belkide isteyerek, sıkıştığım monte ettiğim kutuda bir kaç delik açmalıydım; ya da kapağını aralamak. O kapak geçtiğimiz ay Pat Metheny için aralandı.

Bill Stewart

Gömülmüş olduğum iş yığınının içinden, ısrarla çalan telefonum çekip çıkardı. Çok sevdiğim bir arkadaşım; "Akşam konsere gidiyoruz" dedi. Algısı o an tüm sosyal olanaklara, hayatın ritmine kapalı olan, kapitalizmden kaçtığını sanan ama kapitalizmin kölelerinden biri olarak hayatını devam ettirmeye çalışan asosyal biri haline gelmiş ben için kurulmuş en güzel cümleydi.


Buluşma anı gelip çattığında, iş çıkışı olmasından dolayı açlıkta kendini göstermeye başlamıştı. Nişantaşı sokaklarında karnımızı doyuracak mekan ararken, zaman kısıtından da dolayı ilk gördüğümüz markete girip, aldığımız soğuk sandviçlerle Nişantaşı Sanat Parkı'nın banklarından birinde buluyoruz kendimizi. Uzun zaman olmuş yaşadığım kentte, akşam saatlerinde bir bankta oturup bir şeyler atıştırmayalı. İşte o zaman anlıyorum kaybettiğim zamanda, kaybettiğim anıları. Başka ülkelerde, başka tatları almaya çalışırken, asıl tadın çok uzaklarda olmadığını.

Ve Konser Anları:

Bir yere ait olmadığını hisseder bazen insan; zamanda kaybolduğunu. Sonra duramaz yerinde, durduramaz kendini. Sanki diken üstünde oturuyordur. Ya da heyecanlandığında yaşar bunları. İçi içine sığmaz. Bağırmak, haykırmak ister; ama tutar ortam gereği. Büyüdükçe büyür içinde. İşte böyle başladı ve böyle bitti Pat'in konseri. Önce bir şeyler ters gidiyordu sanki. Akustikte mi problem vardı; enstrümanlarda mı; ama hiç biri değildi. Farklı olan müzikti. Seni önce sallayan, sonra yuvarlayan, sonra da kaçmazsan pışpışlayan. Ve huzuru bulduğun an, bitiveren...

Bir daha gelir mi, ya da bir daha dinleyebilir miyim onu başka ülkelerde bilmiyorum ama, unutmayacağım konserler arasında yıldızlı pekiyiyle yerini aldığını söyleyebilirim.

                                                                                                          Larry Grenadier

Ps: Bu yazının son noktası konulduktan sonra teknolojinin kurbanı olup yeniden yazılmaya mahkum olmuştur. İlk heyecanla yazılmadığından, sanatçının enerjisinin ve başarısının yazıyı okutacağı umut edilmektedir :)

Pat Metheny Kimdir?

Caz tarihinin gelmiş geçmiş en önemli figürlerinden biri olarak kabul edilen Metheny, kariyerine kadim dostu piyanist Lyle Mays'le beraber oluşturduğu grubuyla başladı. Bu grupla kaydettiği Offramp, Travels, First Circle gibi albümler başta olmak üzere arka arkaya 7 tane grammy ödülü alarak rekor kırdı.

David Bowie ile yaptığı The Falcon and The Snowman adlı soundtrack çalışmasından öıkan The Falcon and The Snowman adlı soundtrack  çalışmasından çıkan This is not America adlı single, Metheny'i dünyaca tanınan bir star haline getirdi. Çok öenmli bir doğaçlama ustası olan Metheny, Ornette Coleman ile beraber 1885 yılında çıkardığı Song X adlı albüm ile caz camiasının dikkatini çekmişti. Ayrıca kariyerinde Derek Bailey, Jim Hall gibi pek çok saygı duyduğu ustasını da unutmayan Metheny, farklı tarzlarda yaptığı çalışmalarla da çok yönlü bir gitarist olduğunu gösterdi.


Modern caz dünyasının en yetenekli piyanistlerinden biri olan Brad Mehldau'yla kaydettikleri albümler ve Metheny'nin bu kayıtlarda kulandığı Kanadalı lütiye Linda Manzer tarafından Metheny için özel üretilen 42 telli pikasso gitarıyla çıkardığı tonlar, tüm müzikseverlerin dikkatini çekti. Tam bir enstrüman delisi olan Metheny, tine geçmişte yayınladığı deneysel besteci Steve Reich'ın Electric Counterpoint adlı eseri gibi deneysel bir çalışmaya el atıp ve çoğunu kendi ürettiği enstrümanlarla 2009 yılında Orchestration albümünü kaydetti.

Geçtiğimiz ayda da What's It All About adlı bir solo gitar albümü yayınlayan Metheny, üçlüsü Larry Grenadier, Bill Stewart ve 42 telli pikasso gitarıyla bizlerleydi.