21 Aralık 2012 Cuma

Günü Fırsata Çevirmek... ( The best marketing tool is the meaning of the day )


Aylardır Dünya’nın gündeminde yer alan “ 21 Aralık ” söylentisi bir çok yaratıcı çalışmanın da aslında ilham kaynağı oldu. Kıyametin kopacağına inananlar bir tarafa dursun, işin ticari ve ekonomik boyutu, farklı meslek gruplarına yaradı.

Ülkemizde kıyametten zarar görmeyecek olduğu düşünülen İzmir’in Şirince köyü haftalardır bugüne ve öncesindeki birkaç güne hazırlanıyordu. Restoranlarda güne özel menüler hazırlandı. Çarşı esnaf günün anlam ve önemini belirten özel t-shirt, kupa, yastık kılıfı vs gibi hediyelik eşyalar üretti. Ev erkanları, yeterli gelmeyeceği düşünülen konaklama alanlarına destek vermek ve para kazanabilmek adına evlerini düzenleyerek  yeni konakhaneler oluşturdu. Hal böyle iken bölge, hayal bile edemeyeceği bir gelir aracı buldu.

Sadece Şirince sakinlerine yaramadı tabi bu. Haber kanalları bahsedecek yeni bir konu bulmuş oldu. Karikatüristler coştu. Ve bugün, bugünü reklam aracı olarak kullanan zekalar konuştu. Yeşil Efe, Yeni rakı ve Efes hazırladıkları reklam çalışmasıyla benden ve eminim ki bir çok kesimden takdir aldı ve almaya da devam ediyor.

Önemli olanın, firmanın iç yapısından, ürettiği ürününden sadece yola çıkarak hareket etmek değil, çoğunluğun o gün dikkat ettiği, gündeminde olan konulardan beslenerek “nabza şerbet dökebilmek” olduğunu anlamak gerektiğini unutmamak gerekiyor.



5 Ekim 2012 Cuma

Marka İnşa Etmek, İyi Bir İsme Sahip Olmakla Başlar!





Hayatımızın her anında, her dakikasında bizi biz yapan şeyle, ismimizle çağrılırız. Doğacağımız günün bilinmesinden itibaren türlü türlü planlar yapılır hayatımıza dair. “Doğmamış çocuğa don biçmek” deyimi de buradan gelir. Önce cinsiyetimize dair tahminler yapılır; sonra, kız olursa “şu”, erkek olursa “bu” ismi koyarız, tartışmalarının ardından gideceğimiz okulların planlanmasına kadar devam eder bu fikir alışverişi. Aslında geçmişten gelir özü.  Eski Türkler, bir insanın adı ile alın yazısı arasında bir bağ olduğuna inanırdı; çocuğun isminin onun ruhu gibi olacağı kabul edilirdi. Kolektif bilinçaltımıza yerleşmiş bu geleneklere bağlı olsa gerek, bugün hala bir çocuğa isim verilirken “adıyla yaşaması” dilenir.  Doğduğu anda kulağına ezan okunarak ismi üç kere söylenir.

Soyadımıza bakacak olursak, soyağacı kavramı da kökenimizin nerelere kadar ulaştığının bir belirleyici değil midir? Bir insan için isim ne kadar önemliyse, oluşturulacak yapı için konulacak isim de bir o kadar önemlidir. Bir markayı marka yapan, ismindeki ruhuyla, yapısındaki ruhun bütünleşmesinde de gizlidir. Oluşturulmak istenen algının başlangıç noktasıdır isim. Düşündüğünüz oluşumu taşıyabilecek, bir anlamı olan ve hafızada kalıcı marka isimlerinin ayırt ediciliği yüksek kabul edilir. Marka, olumsuz çağrışımlara neden olmamalı ve zaman darlığı gibi bir takım olumsuz faktörlerin etkisiyle karar vermeyerek, potansiyel müşteri için çekici bir özellikte olmalıdır. John Sherry “Pazarlamacılar toplumsal mühendis ve davranış mimarları olarak markalar aracılığıyla anlam üretirler.” der. Bir markanın ismi, bizim zihnimizde oluşacak marka algısının temelini oluşturur. Markanın ismi olmadan markanın ne kişiliğinden, ne de anlam dünyasından söz edilebilir.

Marka ismi, ürün ya da hizmetin niteliğine ve  şirket amaçlarına uygun olmalıdır. Marka isminin tek bir ürüne mi, yoksa bir ürün ailesine mi verileceğine karar verilmesi gereklidir. Sonradan genişleyecek bir marka yelpazesi düşünülüyorsa veya bir marka ailesi oluşturulacaksa, “marka ismi” başlangıçta bu kararlara uygun olarak tasarlanmalı ve belirlenmelidir. “Ana marka ismi”nin, ürün gamını genişletme kararıyla oluşturmak istediği yeni marka türevleri, kimi zaman ana markanın önüne geçebilir. Ana markanın önüne geçmesinden hoşnutsuzluk yaşayan marka sahipleri, geliştirecekleri yeni iletişim stratejileriyle bu durumu bertaraf etmeye çalışırlar. Bu tarz durumlarla karşılaşmamak adına marka yaratım sürecinde, markanın nerede durması gerektiğine başlangıç stratejilerinde yer verilmelidir.

Al Ries “Bir marka inşa etmenin yollarından birisi de daha iyi bir isme sahip olmaktır. Tüm diğer faktörler eşitken daha iyi isimli bir marka liderliği kapacaktır.” 


Başarılı bir marka inşası sürecinin en önemli kararlarından birisi marka isminin belirlenmesidir. Marka ismi bulurken yaratıcılığın önemi yadsınamaz. Ancak salt yaratıcılıkla marka ismi geliştirmek de tek başına  yetersiz kalmaktadır.  İster hiçbir dilde anlamı olmayan marka isimleri, ister bir kavramı çağrıştıran isimler olsun, her durumda bir markaya isim vermeyi stratejik bir tasarım süreci olarak ele almak gerekir. Bir şekilde marka isimlerinin insanların duygularına hitap etmesi de iyidir. Ancak sadece duygusal kaygılarla seçilen isimler, ileride telafisi zor hatalara yol açabilir. Yaratıcılığın yanı sıra isimlendirme tekniklerine hakim olmak, dilbilim ve anlambilimsel ögeleri uygulamaya katmak, harflerin anlamlarını, şekilbilimsel esasları dikkate almak gerekmektedir. Her isim akıllarda kalan, tercih edilen, başarılı, güçlü bir marka yaratamaz. Bir de “marka olmak” deyimi kullanılır. Her marka gerçek anlamıyla marka olamaz, başarılı olamaz, akıllarda yer edemez. Her isim “marka” olamaz.



Marka Danışmanı Duygu Phillips “İsmin Marka Hali” kitabında   ısrarla; “Marka isimleri bulunmaz, tasarlanır. Çünkü artık bulacak isim kalmadı. Sözlüklerdeki isimler tükendi. Hepsi tescilli. Bundan böyle yaratmak gerekiyor. Farklı sesleri, farklı heceleri bir araya getirmek, ama bunun sonucunda anlamlı, doğru çağrışımlar yapan, farklı dillerde sorun yaşatmayacak, hedef kitle tarafından benimsenecek, anlaşılacak, rakiplerinden kolaylıkla ayırt edilecek isimler tasarlamak gerekiyor. Bunun yolu da belli bir birikim ve deneyimden geçiyor. Belli kurallara, tekniklere ve stratejiye sadık kalarak yaratıcılığı devreye sokmak gerekiyor.” diyor.

Bir marka ismine karar verilirken
1- Bir markaya isim araştırılırken önce söz konusu ürün-servis kategorisinde ürünün  fiziksel ve duygusal içeriğini araştırmakla işe başlamak gerekir. Marka ürünü ile oluşturulacak kişilik uyumu oldukça önemlidir. Aynen eski Türklerde olduğu gibi marka sahibinin “hangi ruhu" isimlendireceğine karar vermesi gerekir.
2-  Marka ismi kolay telaffuz edilebilir ve hatırlanabilir olmalıdır.
3- Marka ismi bulurken ulaşılmak istenen hedef kitle ile birlikte, aynı ürün kategorisindeki diğer firmaların da isimlerini incelemek gerekir. Oluşturulmak istenen marka mimarisi ile, pazardaki rakiplerin nasıl önüne geçilebileceği de düşünülmelidir.  
4- Uluslararası pazarlara açılmak isteniyorsa ilgili dillerde olumsuz veya uygunsuz bir anlamı olmamalı,
5-  Toplumsal açıdan kötü çağrışımları olmamasına dikkat etmek gerekir. Olumsuz anlam taşıyan, argo çağrışımları olan veya markayı kendi kategorisinden uzaklaştıracak isimleri elemek doğru olur (Semantik eleme). Kulağa hoş gelmeyenleri, telaffuzu zor olanları da elemek gerekir (Fonetik eleme). Ayrıca görsel olarak  logo yapımına uygun olmayacak isimleri de elemek gerekir (Tipografik eleme)


İsmin Marka Hali
Posted by Naming House
Güzel bir fikir. Araştırma. Üretim. Hummalı çalışmalar…
Bir ürün doğar.
Ama ismi yoktur.
Eşe dosta sorulur.
Beyin fırtınası yapılır.
Bir isim “hoşa gider”.
Tescil başvurusu yapılır.
Red gelir.
Benzerleri vardır.
Yeni isimler aranır.
Ama nereden başlamak gerekir?
Hoşa giden marka stratejisine uygun mudur?
3-5 alternatif bulunur.
Tescile takılır.
Tescil aşılır.
Domain alınamaz.
Websiz kalınır.
Bu arada marka lansmanı gecikir.
Bazen lansman yapılır.
İsim tescile takılır.
Lansmandan sonra isim değiştirilir.
Marka ismi bulmanın ciddi bir iş olduğu işte o zaman tam anlamıyla anlaşılır.

Duygu Phillips



5 Eylül 2012 Çarşamba

Markanızın "Sürdürülebilir" Başarısı için Önemli Stratejiler


Artık kurumlar birbirleriyle büyük bir mücadele içinde. Gelişen teknoloji, ihtiyaçlar, bir çok sektörün kendini yenilemesi yönünde itici bir güç oluştururken, bu güçle mücadele edemeyenler yenilmeye mahkum oluyorlar. Böyle büyük bir pazarlama savaşının içindeki ana karakter de marka oluyor. Markanın sürdürülebilir olması ve yükselebilmesi için stratejilerini iyi oluşturması ve doğru noktaları analiz ederek amaca yönelmesi oldukça önemli.

Firmaların bu rekabetçi ortamda birkaç adım önde gidebilmesi, uygulanabilir stratejiler üzerinde kafa yorması ve ciddi bir şekilde harekete geçmesi gerekiyor. Bu önemli aşamada ilerlenebilecek birkaç yol var.

  1-    “Hangi sektörde bulunuyorsanız, sektörün kapasitesinin ve sektörü etkileyen teknolojinin şuan ki ve ilerideki dönemde durumunun analizi.”

Hızla değişen ve gelişen günümüzde üretimin nasıl yapıldığı, ne üretildiği, hangi parçalara ihtiyaç duyduğunuz, hangi müşteri hedef kitlesine hangi hizmetlerle nasıl ulaştığınız, işinizi nasıl tanıttığınıza kadar her şey değişiyor. Bu değişim zamanla olabileceği gibi aniden de gerçekleşebiliyor.



Tüm bu etmenler doğrultusunda müşterilerinizi, çalışanlarınızı, iç ve dış kaynaklarınızın işletmenizdeki önemini analiz edin. Kar ve zarar tablonuzda nerede yer aldıklarına ve bizi ne kadar etkilediğine dair istatistikler yapın ve bunları yorumlayarak çeşitli senaryolar hazırlayın. Başarıya gidecek yolda bu kaynakların kullanılmasıyla ilgili planlamalar hazırlamak her zaman sizin can simidiniz olacaktır. Her adımda ve her değişiklikte karşılaşabileceğiniz durumlara yönelik farklı senaryolar oluşturun.

Gelişen teknolojiye markanız ne kadar ayak uydurabildi? Örneğin inşaat sektöründeki akıllı ev modellemeleri, yeşil teknolojinin projelerde kullanılması gibi inovatif fikirlerle farklılaşmayı markanıza işleyebildiniz mi?

Müşteri memnuniyetini ne kadar önemsediğiniz, bunun için markanızın müşteri değer kavramını nasıl yansıtacağı oldukça önemli

Gün geçtikçe artan yeni markalarla firmanız nasıl mücadele içine girecek? Kendini bu firmalardan nasıl ayrıştıracak?

Bu aşamalardan geçerken sizinle iş ortaklığı yapacak firmaların hangi aşamalarda devreye gireceği ve ne kadarlık bir sorumluluk alacağı da önemlidir.

2- Gerçekleştireceğiniz pazarlama modelinin ürününüzle aynı dili konuşması

Gün geçtikçe çeşitlenen ve gelişim gösteren iletişim kaynaklarının etkisiyle bir çok markanın gerek iç, gerekse dış ortamlarda oluşan diyalogları artmış duruma. Tanıtacağınız ürün her ne olursa olsun pazara çıkarken kullanacağınız slogan kadar iletişim kanallarında büyük önem taşıyor.

Sosyal medyanın kullanılması ve burada yapılan paylaşımlar, yorumlar, blogger yazıları, internette yer almak ve bu mecralarda yapılan değerlendirmeler,  ilgili sitelerde çıkan haberler, bilirkişi cevapları markanın ve müşterilerinin bilgi, birikim ve tecrübelerini anlık olarak bir çok kişiye ulaştırmakta.

Son dönemlerde bir çok firma tarafından daha çok fark edilen sosyal medyanın gücü, firmaların yatırım kalemleri arasında yer almaya başladı. Yıllık pazarlama bütçelerinin büyük bir kısmını bu yönde kullanmaya başlayan firmalar, gelecek dönem tanıtım bütçelerinde bu kaleme de geniş bir pay ayırdılar.

Örneğin küçük bir tanıtım ürünü alabilmek için twitterdan, facebooktan beğenilen sayfalar, yeni takipçilere deneyimi yaşatmanın yanı sıra marka bilinirliliğini de arttırıyor ve müşterilerine tecrübelerini aktarabilecekleri bir platform sunuyor. Bu uygulamanın etkili ve çok hassas olduğu unutulmamalı; çünkü kötü bir deneyim, beklentilerin karşılığını bulamamanın ardında bıraktığı hayal kırıklığı, kişinin bu olumsuz deneyimi çevresindeki en az birkaç kişiye de anlatacağına işarettir.

Müşterilerin artık daha duyarlı, eğitimli ve etkin olması, ürünlerin geleceğini de belirlemekte. Bir marka için müşteri ne kadar önemliyse, bir müşteri için de ürünün kendisinde hissettirdiği duygu da o kadar önemlidir. Müşteriye ulaşmak için atılan her adımda, söylenecek her bir sözün, iletilmek istenen mesajın, markanın tüm birimlerinde de aynı uyum içerisinde hareket ediyor olduğundan emin olmak gerekir. Kazanılan her bir müşteri, markanın büyümesi ve ilerleyebilmesi için oldukça önemlidir. Her müşteri özel hissetmek ister. Bu onun markaya olan bağlılığını arttırır. Unutulmamalıdır ki, istatistikler müşterilerin %94’ünün markayla ilişkisinin devam etmesini ister. Eğer müşterilerinizin beklentilerini daha önceden öngörerek bu konuda harekete geçebilirseniz ciddi bir rekabet avantajı elde etmiş olursunuz.


3- "İnsana Yapılan Yatırım, Yeni Bir Buluş Kadar Önemlidir"

Bir kurumda çalışan bireylerin markaya olan bağlılığı önemlidir. Bu bağlılık nasıl yaratılır? Bu konuda bir çok firma, çalışanı fabrikada çalışan bir makinanın parçası olarak görmekte ve yenisinin her zaman bulunabileceğini düşünmektedir. Her an işinden olabileceğini düşünen şirket çalışanı ne kadar özverili çalışabilir? Ne kadar verimli olur? Yüksek performansla çalışmalarına karşın bulundukları konum, gördükleri değer doğru ölçütlenmiş midir? Sadece becerileri açısından değil, aynı zamanda ruhsal ve duygusal olarak doğru yerlerdeler mi? Markanızın geleceğini doğru konumlardaki çalışanlara mı emanet ediyorsunuz?

Teknoloji her ne kadar gelişse de, bu teknolojiyi geliştiren her aşamasında bulunan yine insandır. Müşteriler ile çalışanlarınızın sürekli irtibat halinde olduğunu göz önüne alarak şu soruları sorun.
  • Çalışanlarınız müşterilerinize nasıl davranıyor?
  • Çalışma şartları nasıl; istenilen performansı sağlayabiliyor mu? 
  • Firma bünyenizde uyumsuzluk çıkaran, çalışanlar arasında kayırımcılık yapan, bütünselliği bozan yöneticiler ya da çalışanlar var mı?

Bu sorular, markanızın insan gücü potansiyelini ve işletmenin büyüme hedeflerini besleme yeteneğini gözden geçirmeniz için sorulması ve hassasiyetle cevaplandırılması gereken sorulardır.

Mevcut bütünsel yaklaşımı çalışanlar arasında nasıl sağlayabiliriz? Şirketimiz bünyesinde çalışan bir ya da bir kaç kişi, markanızı tek başına sırtlayamaz. Bu tek bir kişinin gayreti ve çabalarıyla mümkün değildir. Tüm çalışanlarınızın kendi çıkarlarından ve bireysel egolarından daha çok, markanızın yanında yer almasına özen gösterin. Çünkü markanızın çekirdek değeri, temelin de sağlam olduğunu gösterir. Bu nedenle kurumunuz çalışanlarına hep dış göz olarak, bir müşteri gözüyle bakın.

4- "Markanızın duruşunu iyi belirleyin. Bu duruşun (sözün) yanında sağlam durun."

Firmanızın ilerleyeceği yolu belirlemesi önemli bir stratejik karardır. Markanın "ne yapacağına" dair verdiği söz bunu nasıl yapacağıyla da şekillenir. Kurumun misyonu ve vizyonu bir araya getirildiğinde birbirini desteklemeli, tutarlı olmalıdır. Sözün kalıcı olmasından daha önemli olan uygulanmasıdır. İşletmenizin  içinde belirli davranış modellerinin belirlenmesi, uygulanması gerekir. Bunlar"-mış" gibi yapılmamalı, işletmenin kültürü olmalıdır.

"Markanızın DNA'sını düzgün oluşturmanız engelli varoluşların meydana gelmemesini sağlar."

5- "Markanız size sınırsız kaynak sunar; tabi sizin ona kazandırdıklarınızla"

Bir markanın doğuşu kolay değildir. Temeli iyi atılmayan bir çok marka, doğmaya çalışmıştır ancak sadece DNA'sını doğru kriterlerle  oluşturanlar varlığını devam ettirir. 

Philip Kotler, "Her şey bir markadır" der. Bir markanın doğması, yaşaması demek, insanın var olması, varlığını devam ettirmesi demektir. Ve kazanılan her bir insan beraberinde yenilerini getirir. Bu nedenle insana yapılan yatırım, markanın varlığındaki temel taşlardan biridir. Markanızın hangi durumlarda size geri dönüş sağlayacağını değerlendirin ve uygulayın. 

Jeremy Bullmore, "Kendi zihninde marka değeri yaratmak ve oluşturmak insanoğlunun doğasında vardır. Zihnimizde insanları markalaştırırız, hayvanları markalaştırırız, nesneleri markalaştırırız... Marka denen şey, nesnel bir olgu değildir. Belki milyonun üzerinde bireysel ve öznel değerlendirmeden oluşur. Marka özelliklerin bir uzlaşıdır." der.

Tüketicilerin davranışlarında, satın aldıkları her bir ürün için onun parçası olma isteği vardır. Yani sahipleri oldukları ürünleri kendi markası gibi benimserler ve asıl sahipleriymiş gibi hissetmek isterler. Onlara bu hissi yaşatacak yaklaşımları bulun ve deneyim yaşatın. Çünkü güzel bir deneyim, uzun bir birlikteliktir. Bunları ancak markanın tüm yapı taşları sağlayabilir. Bu nedenle markanızı büyütebilmek için, kendinize ve ekibinize yaratıcı olabilmeleri(bilmek) için fırsat tanıyın. Değer gösterin ve değer görün.

31 Ağustos 2012 Cuma

Residencelar ve Kolaylaştırıcı Özellikleri


Rezidansların sağladığı en önemli konfor insanların günlük yaşamda ihtiyaç duydukları şeylerin bir arada ve her şeyden öte güvenli bir alanda sunulabiliyor olmasıdır. Güvenlik hizmetleri, otopark alanı, çocuklar için eğlenceli oyun parkları, sosyal olanaklar ve spor merkezleri bireylerin hayatlarını daha yaşanabilir ve kolay hale getiriyor. Rezidans yaşamında, ev ortamında ihtiyaç duyulabilecek tamir ve tadilat gibi ihtiyaçların son derece kolay giderilebilir olması, konut sahiplerinin buna zaman ve efor harcamaması da diğer avantajlar olarak öne çıkıyor.

Residence'ta Yaşam kimlerin tercihi?

Genel bir görüşe bağlı olarak sentezini yapmış olduğum bu konu; Residence-ların yoğun iş gününün sonunda eve gelen ev sakinlerinin, istedikleri birçok şeyi kolayca erişip ekstra stres yaşamadan sıkıntısız yaşamı tercih eden kişilerin tercihi oluyor. Zamanın kıymetli olduğunu hepimiz biliyoruz. Bunu düşünen bireylere, rezidans yaşamının kazandırdığı büyük ayrıcalıklardan biride değerli zamandır. Ayrıca residence'lar ekstra güvenli olmaları ve konutlarda yaşayan ailelerin sosyalleşmelerine olanak tanıyan ortamları sunması nedeniyle, özellikle çocuklu bireylerin tercihi oluyor.

Son yıllarda yapılan konut projelerinde mutfaklar, dekorasyon ve konumlandırma olarak daha çok ön plana çıkıyor. Yapılan projelerin mutfaklarında ne gibi özellikler var; ne tür konforlar sağlıyor?

Projelerimizde yaşayan sakinlerin ve örnek dairelerimizi görmeye gelen misafirlerimizin en önem verdikleri yaşam alanının mutfak olduğunu gözlemliyoruz.
Mutfaklar ailelerin toplu olarak bir araya geldiği, aslında ailelerin içinde en fazla paylaşımın yaşandığı yaşam alanlarıdır. Yemekler burada hazırlanıyor; hatta çoğu zaman burada birlikte yenebiliyor. Özellikle güne başlarken sabah kahvaltımızı yaparız ya da günün sonunda burada aile ve arkadaş sohbetleri kişileri birbirlerine daha da yakınlaştırır. Bunların yanı sıra şehirli insanların yemek alışkanlıklarının değişmesi ve mutfağın bir hobi alanına dönüşmesi de mutfağın ev içindeki önemini artırdı. Özetle mutfak, ev sakinlerinin buluşma ve zaman geçirme yeri haline dönüştü.

Aslında mutfak ve bunun yanı sıra banyo gibi alanlar, bir evin kalite standardını belirleyen alanlar oldu. Buralardaki dekorasyonun ve kullanılan ürünlerin, evin görsel algısına sağladığı katkı büyük önem taşımaktadır.

Projelerinizi diğer inşaat firmalarından ayıran özellikler nelerdir? Projelerinizi özetle tanıtabilir misiniz?

Ofton İnşaat’ın en temel özelliği projelerini, İstanbul’un merkezî noktalarındaki az sayıda arsada bizlere sunuyor olmasıdır.  Bunu yaparken önem verdiğimiz ilk nokta binaların sağlam yapılar olması ve iç mekan – dış alan estetiğidir. “Elysium” markası altında sunduğumuz projelerimizde, bina tasarımlarımızın İstanbul gibi bir dünya kentinin panoramasına yakışır olmasına özen gösteriyoruz. Tasarım, kaliteli dış cephe ve altyapı malzemeleri, tüm projelerimizin ortak özelliği olarak ön planda bulunuyor.  Bu konuda, projelerimizin hayata geçeceği bölgeye pozitif değerler sağladığımızı ve çevresinin güzelleşmesine katkıda bulunduğumuzu söylemek iddialı olmaz diye düşünüyorum. Tabii bu durum emlak yatırımcılarının da yüzünü güldürüyor. Projelerimiz prim yapıyor; sadece kendisi yapmakla kalmayıp çevre konutlarında prim yapmasına aracı olmuş oluyor.

İç dekorasyona gelince; burada da ''kaliteli ürün'' politikamızdan ödün vermiyoruz. Bütün tedarikçilerimizin kendi sektörlerinde bilinen, kalitesini ispat etmiş şirketler olmalarına özen gösteriyoruz. Çünkü çalışmış olduğumuz bu markaların kalitesi bizim dairelerimizin yaşam kalitesini belirliyor. Bu konuda Ofton Ailesi olarak çok hassas davranıyoruz.

Konut sektöründe yeni trendleri belirleyen özellikler sizce nelerdir?

Konut sektörü, yerinde saymaya çok toleransı olmayan değerli bir sektör.  İnsanların değişen ve gelişen güvenlik, lojistik ve sosyal gereksinimlerine en çağdaş koşullarda çözüm sunmanız gerekiyor. Bireyler, daha önce de belirttiğimiz gibi, tüm ihtiyaçlarının bir arada karşılanabileceği, zamandan kazanabilecekleri şehir lokasyonlarında bulunan evleri tercih ediyorlar. Akıllı Ev konsepti ile her geçen gün bulunduğumuz sektör gelişiyor.  Tüketiciler de bu konuda son derece bilinçli. Sadece dayanıklılık yeterli olmuyor çoğu zaman; estetik de talep ediliyor. Ses - ısı yalıtımı, elektrik, su ve kanalizasyon gibi altyapı hizmetlerinin son teknolojilerle sunulduğu yapılar isteniyor.  İç dekorasyonda kullanılan ürünlerin kaliteli olması, teknik destek ve bakımının sağlanabilmesi gerekiyor. Sonuç olarak konut trendlerini belirleyen en büyük özellikler öncelikle estetik, ihtişamlı iç mekanlar ve kolay erişilebilinir imkanlardır.





26 Haziran 2012 Salı

POZİTİF GÜNLER BAŞLADI!




Soğuk hava şartları, kar-kış-kıyamet derken, ısrarla söylediğimiz "yaz nolur artık" gel feryatlarıyla sıcaklar tepemizden hiç eksik olmamaya başladı. Bunun güzelliğini yaşamak için denizlere akın eden İstanbulluların dışında, şehrin kaosunda sıkışıp kalan biz emekçiler de çareyi ayağımıza kadar gelen güzelliklere akın etmekte buluyoruz. Dünyayı gezmeye gidenlere inat, dünyanın herhangi bir parçasından kopup gelen, aynı ritimle, aynı duygularla ruhlarımızı birleştiren müzisyenleri seyretmek, eğlenmek, alkışlamak da bizlere düşüyor haliyle.


Bu günleri değerlenvgdirmek adına bize mükemmel olanaklar sunan, bir zamanlar çalıştığım Pozitif'e, değerli arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Dünkü muhteşem Walk off the Earth & Nouvelle Vague "Dawn of Innocence" performanslarını kaçırdım. Ama aldığım haberler gecenin mükemmel geçtiğini, çok şey kaçırdığımı vurgular nitelikte. 

Özel kabare şovu “Dawn of Innocence” – Masumiyetin Doğuşu- ve öncesinde Gotye’nin “Somebody That I Used to Know” parçasına yaptıkları eşi benzeri olmayan coverla Youtube’da 100 milyonun üzerinde hit almayı başaran Kanadalı grup “Walk Off the Earth” , sonrasında da Türkiye’de de büyük bir hayran kitlesine ulaşan Nouvelle Vague, seksi showlarıyla seyirciyi selamlamış. 

Ben de kaçırdıklarıma yanmayı bırakarak, daha fazla üzmeden kendimi bu akşam gerçekleşecek Jessie J konserine motive oluyorum. Önümüzdeki günler harika konserlerin habercisiyken neden geçmişte kalalım değil mi ;)




Jean Charles de Castelbajac Hakkında:
28 Kasım 1949 yılında doğan Fas asıllı ünlü tasarımcı, moda ve tasarım dünyasıyla annesinin kurduğu Ko and Co şirketinde çalışmaya başlayarak tanıştı. 1969’daki ilk moda şovunu Led Zeppelin konseri eşliğinde tanıttı. Yer bezleri, sünger gibi alışagelmişin dışında kullandığı malzemelerle renk kattığı koleksiyon büyük ilgi odağı olmayı başarmıştı. Tasarımlarının yanı sıra çalıştığı isimlerle de ünlenen JC de Castelbajac, bugüne kadar Sex & The City’nin yıldızı Sarah Jessica Parker’dan, Papa Jean Paul II’e kadar birçok ünlü isim için tasarladığı kıyafetlerle adını duyurdu.

2009’da Paris La B.A.N.K. Galerisi’nde açtığı “Tyranny of Beauty” adlı serginin yanı sıra Londra’nın ünlü Selfridges mağazalarının vitrin tasarımlarını da üstlenerek yeteneklerinin sınırlı olmadığını kanıtladı. 

Walk Off the Earth Hakkında:

2006 yılında kurulan Kanadalı beş müzisyenden oluşan Walk Off the Earth, sıradışı yeteneklerini şarkılarında, düşük bütçeli müzik videolarında ve milyonlarca hit alan coverlarında gösteren bir indie grubu. Hiçbir plak şirketinin yardımı olmadan belli bir hayran kitlesi oluşturmayı başaran Walk Off the Earth, grubun beş üyesinin bir gitarı çalarak coverladıkları Gotye’nin “Somebody That I Used to Know” şarkısı ile Youtube’da 100 milyonu aşan hit aldılar. Grubun 2007’de çıkardıkları ilk albüm olan “Smooth Like a Stone on the Beach”i 2010’da çıkardıkları “My Rock” albümü izledi. Walk Off the Earth, üçüncü stüdyo albümlerini Eylül 2012’de Columbia Records’tan çıkaracak.


26 Haziran Salı                     – Jessie J
27 Haziran Çarşamba          - Efes Pilsen Sunar : ZAZ İstanbul
28 Haziran Perşembe          - Garanti Bankası Sunar : Two Door Cinema Club & Metronomy