Gelişme kabiliyeti varsa insanda, değişebilir de. Sıradan
adımlar dans eder gibi hissettirir. Ve kalan zaman belki de bir ömre bedeldir..
Hayatımızın bir köşesinde bir yerlerinde hep olmak
istediğimiz hayatlar çarpar gözümüze. Çünkü zaman gelmiş, çoklu seçimler
çıkmıştır karşımıza. “B” şıkkını seçip ilerlemişizdir; ama aklımız “D”de
kalmıştır. “D” imkansız, ulaşılmaz, elde edilmesi meşakatli gelmiştir.. Biz İyilikle
kabullenmeyi seçtiğimiz “B” ile yola devam eder, “belki de “D”yi seçmeliydim” keşkeleri
ya da pişmanlığıyla yüreğimizi darlar, içinde bulunduğumuz hayata isyan
çığlıklarımızı sessiz ama derinden yükseltmişizdir.. Kimbilir?!
Zaman ne kadar geçerse geçsin, fark etmez insan. “Geç kaldım”
der ve bilmediği kalan zamanlarının üzerine, ilk bir avuç toprağı kendisi atar..
Halbuki, istenileni yapmak için harcayacağın kalan zaman, belki de geçirdiğin
tüm zamanlardan daha değerlidir. “-miş”li geçmiş zamanlardan sıyrılıp, “-cak”lı
zamanların tınısına kulak vermenin ve kendi hayatımızın melodisini yakalamak
için kolları sıvamamızın vakti gelmiş olabilir..
Yazının Olumlaması: Flaubert şöyle der; "Hayatın en güzel günleri "Daha erken" demekle geçer; sonra "Çok geç" olur.
Yazının Olumlaması: Flaubert şöyle der; "Hayatın en güzel günleri "Daha erken" demekle geçer; sonra "Çok geç" olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder