22 Mart 2014 Cumartesi

Ve her şey değişir,


Gelişme kabiliyeti varsa insanda, değişebilir de. Sıradan adımlar dans eder gibi hissettirir. Ve kalan zaman belki de bir ömre bedeldir..

Hayatımızın bir köşesinde bir yerlerinde hep olmak istediğimiz hayatlar çarpar gözümüze. Çünkü zaman gelmiş, çoklu seçimler çıkmıştır karşımıza. “B” şıkkını seçip ilerlemişizdir; ama aklımız “D”de kalmıştır. “D” imkansız, ulaşılmaz, elde edilmesi meşakatli gelmiştir.. Biz İyilikle kabullenmeyi seçtiğimiz “B” ile yola devam eder, “belki de “D”yi seçmeliydim” keşkeleri ya da pişmanlığıyla yüreğimizi darlar, içinde bulunduğumuz hayata isyan çığlıklarımızı sessiz ama derinden yükseltmişizdir.. Kimbilir?!


Zaman ne kadar geçerse geçsin, fark etmez insan. “Geç kaldım” der ve bilmediği kalan zamanlarının üzerine, ilk bir avuç toprağı kendisi atar.. Halbuki, istenileni yapmak için harcayacağın kalan zaman, belki de geçirdiğin tüm zamanlardan daha değerlidir. “-miş”li geçmiş zamanlardan sıyrılıp, “-cak”lı zamanların tınısına kulak vermenin ve kendi hayatımızın melodisini yakalamak için kolları sıvamamızın vakti gelmiş olabilir..

Yazının Olumlaması: Flaubert şöyle der; "Hayatın en güzel günleri "Daha erken" demekle geçer; sonra "Çok geç" olur.

Hiç yorum yok: